13 Haziran 2016 Pazartesi

Ne Zaman Vazgeçtim?

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.

Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.

Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.

Bencil olduğun için vazgeçtim.

Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.

Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.

Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

Frida Kahlo




11 Haziran 2016 Cumartesi

Yalnız Yol

Formasını çıkardı üzerinden ve çekti eşofman takımını.Sırt çantasında suyu ve termusu, bir iki çamaşırıyla yola koyuldu.Ne olur ne olmazdı.Keza yolda kalmışlıkları çoktu.Her anlamda...Yolun sonu görünmüyor , virajları döndükçe, yokuşları çıktıkça şarkılar bitiyordu.Karşılıklı yarım açık camdan rüzgar bir senfoni yakalıyor, kaküllerinin içinden geçiyordu.Boynundan sırtına kadar hissettiği esinti yaşamanın güzelliğini bir kez daha hissettirdi.Köyüne yaklaştığinda camları tam indirdi, kemerini açtı ve ayağıni gazdan çekti.Vitesteki sağ eli vites kolunu kavrayıp hızlanmadan, tek başına anı yaşadı.Harikaydı.Yine yoldaydı ve yol onundu.İster durur, isterse gider, isterse şarkı söyler istersede yine kendisiyle, arabasıyla konuşup gülümserdi.
Yol istediği yere vardı.Ne yol bitti ne yarı yolda inecek yolcu vardı artık hayatı kendisi kadardı...Yani yalnızlık paylaşılamayacak kadar yetinilmez ve anlatılmayacak kadar da doyurucu bir ziyafetti umudâ.

8 Haziran 2016 Çarşamba

SAYGI

Yeri doldurulmayacak tek şey maneviyattır.İlişkilerimizde yakınlıgımızın ölçütünü belirliyecek tek şey anlaşılmaktır! Yoluma saygıları ve manevi destekleri olanlar nutulmayacaktır.
(Herkes yapamamış olabilir fakat henüz ben denemedim ki!)
Başkalarının;neyle meşgul olduğu,neyin hayalini kurduğu ve ya kurmadığı,hangi yolda ilerlediği amaçsızca vakit öldürüp, savruluşu... Bize de oldukça boş veya anlamsız gelebilir.Hatta,böyle nasıl yaşıyorlar diye geçiririz zihnimizden zaman zaman.Bizde biliriz; sen benim yasam tarzıma laf atıp duruyorsun da, acaba sen gerçekten yaşıyor musun demeyi.Ve ya sen benim güzel hatalarıma laf atıyorsunda seninkiler ne alemde.Şimdi sen şöyle yap, böyle yap diyorsun ya ben sana fikrini mi soruyorum.Doğru ve yanlışlarım üzerindeki bu yorum hakkın nereden!Saygı duymak gerekiyor.Çünkü ben herkese öyle yapıyorum... izliyorum.Suçlamadan,eleştieden. Beni tatmin eden hayatın peşinde ruhum, kuş gibi...Kendini yorma!Kanatlarımı kocaman açtığımda ne olduğumu,ben iyi biliyorum.Daha önce defalarca gördüm ve yaşadım.Sen yokken! Herkes tarafından anlaşılmamak beni zinde tutuyor.
Güzel!Susuyorum dışımdan!Tabiki konuşabilirim ağzımdan.Gem vuruyorum,kırılma diye!Kırma! Yazmak ićin babamın ünlü bir şair ve ya ozan olmasına, resim yapmam ićin annemin Paris de sergi aćmasına lûzum yok.Ben yaparım!
Bu benim ićimde! Dünya ya bir daha gelseydim yine aynı aileyi seçerdim ve yine bugünkü Ayşe'yi bulurdum.Alaycı söz ya da gülüşlere rağmen yine yazar, yine çizer yine hayatımı sporuyla,dansıyla,gezmesiyle,psikolojisiyle,felsefesiyle,yaza çize,içimden nasıl geliyirsa öyle yaşardım.En iyi hayatımi en iyi bene dönüştürme yolculuğunda,gerekli kişisel eğitim ve öğretimime yatırım yapardım yine.Ve yine bana bir şey katmayan ilişkileri değil,yalnızlığı, daha da doğrusu kendimle bir bütün olmayı seçerdim.Kendime yeterek.
Kırışıklıklarımı da ruhumuda dondurmadan heyacanla tecrübelerimden büyüyerek.
Son nefesimde de,bir çizgi,bir ses bile olsa yine üreterek ve yine gülümseyerek!

5 Haziran 2016 Pazar

...

Ailelerin gözünde evlatlar hić büyümezlermiş ya hani.Bugün deyip geçemediğim hayatımin en zor gününde anladım ki, babalarda kızlarının gözünde hić ölmezler.Hatta hastalanmazlar ve hatta hep delikanlılara taş çıkaracak kadar genç kalırlarmış
Yokluğunun yanında varlıklar ne kadar boş ve anlamsızmış meğer.Acılar, dertler ne kadar basitmiş.
Kendi hayat mücadelenin içindeki girdapta dönerken bir anda kendini unutmak demekmiş onsuzluk ihtimali.
Herşeyden ve herkesten bihaber bir tatil günü en sevdiğinin sesiyle yüzünü yıkayıp sadece bir kaç saat sonra aynı sesle vücudunu gözyaşlarıyla nemsiz bırakmak varmıs.Korkuyla yıkanmak.Kulaklarımı sağır eden ses tonumla böğürmek adeta.Hayır Allahım hayir ne olur birsey olmasın, bana olsun gerekirse...yok hazır değilim diye feryat ederken, büyük bir yandan soğukkanlı olmaya çalısmak.Alel acele ne yaptığını bilmeden savrulmak.Bedenine iki bez parçası giyip, içini doldurmayı unutmak.Ve bilmem hangi yoldan bilmem hangi viteste  bir yandan bana bile yabancı gelen bir sesle aranacak kişileri aramak.
Cânım sesten çıkacak cümleleri duymaya cesareti toplayamamak.Hayatında hić korkmadığın kadar korkmak ve hayatında hiç yanmadıģın kadar yanmak.
Zira ben ne unuturken ne de ölürken böyle korkmadım.Hayatımın en zor gününü geride bırakmak isterken, hala en ćok istediğim hayalimi uykuya hapsediyorum.Hayatım boyunca tek bir duâ hakkımı aynı cümleye kullanarak...bana Atamında öteminde yaşlılığını ağırlamayı nasip et Yârab!


3 Haziran 2016 Cuma

Ademler ve Havvalar _3

Hiç yapamadığı birseyi yapmayi denedi Havva.Ne eski sevgiliye bulaştı ne yenisine yaklaştı.Yaşadı tek başına.Ćöpten ćıkardığı tek dal sigarayı yakarken farkına vardı bir kaç kadeh kan içip, içine kusarken kimseye bulaşmadı
Yüzleşti herşeyle tadına vardı.Acı ne güzeldi ve terkedilişkerde terkedişler kadar özeldi.Başardı bu defa.Hemde yanlışa düşmedenbharika bir hüzünün ardından gelevek huzuru bekledi ve ağırladı geceyi.Hiç bir yanlısa düşmeden.

2 Haziran 2016 Perşembe

Cüce ve Deve

Bir cüceyle devin çarpısması gibiydi bizimkisi.Zaman zaman devleştim karşında zaman zamanda bir cüce gibi küçüldüm.Bir metre seksenbeş santim boyla dokuzuncu kattan atlayın on sekiz yaşinda bir yürekti taşıdığım.Asfalta yapışınca bedenim yukardan bakıldığinda,bir karış, yakınından bakınca da, zift karası, dağılmış tüm uzuvlarım.
Yirmi yaşındayken adını koyamadığım duygularla atılan çakıl taşlarıyla bir kaç yıl sonra yolumu bulamadım.Taş bile çakilken kum olmuştu üzerine basan ağırlıklardan.Bugün ellili yaşlarında bir devle ettiģim sohbette; hayatın hep başkalarını düşünmekle geçtiğini bir kez daha anladım.''Geriye dönüp baktığımda telaşeli yıllarıma ve onca yaşanmışlığa neyi yahut kimi cıkartirdım hayatımdan dedim ve hiç birşeyi, cevabını aldım kendimden'' dedi.Neden dediģimde ise asıl gözden kaçırdığım şeyin cevabını aldım.''Hayatım domino taşları gibiydi bir tanesini çekmeyi denediğimde, bir sonraki olmuyordu.Ve daha sonraki de.Yani ben olamıyordum.Bugünkü ben değil başka biri oluyordu.Bense kendimi hiç inkar etmedim.Hepsi beni bugünkü ben yaptı.Hepsini ben istedim yerli yerince dizdim ve bugün oyunun sonunu izliyorum.Bugun olsa yine aynı güzel hatalarımı yapar ve yine bugünkü ben olurdum''dedi.Ve ekledi o yüzden ''kendime sorduğum sorunun cevabıni yine ben verdim.Neyi çikartırdim?-hiç bir seyi-Ve kimi çıkartırdım?-hić kimseyi- ''dedi.
Önce karıstım biraz ama sonra hakverdim.
Hayatı karşılamak gerekirdi.Geleni karşılamayı bilmek de gideni uğurlamayı da öğrenmek gerekirdi.Gelenler ve gidenler kattıklarıyla zaman zaman da götürdükleriyle bugünki bizi olusturmamış mıydı.Üstad haklıydı.Ben olmak ićin değerdi.Değmisti de.
Dokuzuncu katın tepesinden oturmadan bakınca aşagıya on sekizlik yüreğine bir seksenbeslik boyu eklendi.Cüce olan herseydi.Onu oraya çıkaran herşey önce zihninde sonra bedeninde devleşti.Artık cüce değildi.
Belkide ölüm denen hastalığı çağırmadan saniyeler once tüm sorularının cevabını rüzgarla öğrendi.Başına üşüsen insanları, herkesi ve herşeyi anlamsız bularak seyretti.Hayatından tek bir taşı çekti ve bugün ki beni bir on sekiz buçuğa getiremedi.Yinede sećti.
Herkes birşekilde öğrendi.Kimi yaşayarak,kimi erteleyerek,kimide son vererek.Kimi zaman cüce kimi zaman dev olmak böyle birşeydi.Keşkeler ve pişmanlıklar küçültürken, iykiler büyütüyordu.Mutlu edemiyeceğinden, yetemiyeceğinden korkanların varlığına bağlı olmayanbenler büyüttük ićimizde.Ne olursa ve ya ne olmazsa yetebilmeyi öğrendik kendimizze.
Şimdi hayaller okadar gerçek ve diri ki!Ben tek bir taşı yerinden oynatmadan devleştim, hayat karşımda cüce artık ve ben onu dünyanın dokuzbin doküzyüz doksan dokuzuncu tepesinden izliyorum.Saçlarım gece artık, yıldızlar göz kırptıkça maviye çalan.Bir atmışlık boyuma ve koca gözlerime aldırmadan oturdum Ay'a. Ayaklarımı salladığım Ayın içinden, geleceğime  temiz yağmurlar yağdırıyorum.
      AYSE KILINÇ(Tüm taşlarıma teşekkürlerle, hepinizi kucaklıyorum )

10 Mayıs 2016 Salı

Yollar

Yollar ayrılır sonra
Hić karşılaşılmamışa döndürür zaman
Yaşam ve ölüm gibi
Yolun sonu yalnızlıktır

Beraber yürüđüģün patikalar
Virajda bariyerlere toslayana kadar şirin gelir
Kimsen yoktur
Yolun sonu yoktur

Kimse yolunu bulamaz kimseyle
Yolculuk yalnızlık demektir trenlerde
Yaşlılık ve bebeklik gibi
Bir dünyadan başka birine atılır insan
Herşeyin güzel olmasını dileyerek

Yollar ayrılır sonra
Anılar sonu yolun
Her hayat başka bir bedende
Hayata karışmak ise
En iyi yoldur düzende.